Bu çalışma, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) tarafından, 28–29 Şubat 2004 tarihinde, Diyarbakır’da organize edilen “Hukuk Demokrasi ve Sivil Toplum Sempozyumu” tartışmalarından oluşmaktadır. İki gün süren Sempozyum üç oturum olarak organize edilmiştir.
İlk oturumda “Sivil Toplum Anlayışı ve Hareketi” başlığı altında, genel olarak sivil toplum kavramı, Türkiye’de sivil toplumun genel durumu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde faaliyet yürüten sivil toplum örgütlerinin sorunları tartışılmıştır. Yapılan tartışmalarda, günümüz dünyasında toplumsal sorunları çözmeyi öngören devlet merkezli düşünce sisteminin aşıldığı, karşılaşılan sorunların aşılmasında yeni çözüm araçlarına ihtiyaç duyulduğu ve çözüm araçlarından biri olarak sivil toplum örgütlerinin öne çıkmakta olduğu tespit edilmiştir. Dünya ölçeğinde olduğu gibi ülkemizde ve bölgemizde de sivil toplum örgütleri 1990 sonrası önemini arttırmaya başlamıştır. Sempozyumda yapılan bir diğer önemli tespit; ideolojik, felsefi, siyasi, ekonomik, kültürel, sanatsal, etnik, dini, cinsi, çevresel, mesleki vb. farklılıkların zenginlik olarak kabul edildiği günümüzde, bu farklılıkların toplumsal alanda, devletten bağımsız olarak, üyelerinin gönüllü birlikteliğine dayanarak kendisini var etmesi anlayışına dayanan sivil toplum düşüncesinin her geçen gün daha fazla geliştiği ve toplum tarafından kabul gördüğüdür.
“Devlet-Yerel Yönetimler-Demokrasi ve Sivil Toplum İlişkisi” başlığı altında tartışmaların yürütüldüğü ikinci oturumda, sivil toplum kavramı ve anlayışı üzerine tartışmalar devam etmiş, var olan farklı sivil toplum anlayışları değerlendirilmiş, devlet-sivil toplum, yerel yönetimler-sivil toplum, sivil toplum-demokrasi, kentli hakları-sivil toplum ilişkisi tartışılmıştır. Bu oturumda yapılan tartışmalarda, sivil toplumun gelişmesinin devletin ve siyasetin demokratikleşmesini sağlayacağı vurgulanmıştır. Sivil toplum anlayışının gelişebilmesi için, devlet ve devlet kaynaklı kurumların da, toplumsal farklılıkların ifade edilebildiği ve örgütlülüğe kavuşabildiği bir yapıya büründürülmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, demokratik bir sistemin gelişmesi, sivil toplumun gelişmesine bağlı olduğu kadar, devletin ve siyasetin demokratikleşmesine de bağlıdır. Devlet, doğası gereği; merkezi, bürokratik, otoriter bir yapı arz etmektedir. Bu bağlamda, demokratikleşme sürecinin asıl belirleyici unsurları sivil toplum örgütleridir.
Sempozyumum ikinci gününde yapılan üçüncü oturumda, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde faaliyet yürüten on sekiz sivil toplum örgütünün temsilcileri ve diğer konuklar, “Bölge Ölçeğinde Sivil Toplum Hareketinin İşbirliği Arayışları, Sorunlar – Tespitler – Çözümler” başlığı altında konuya dair sunumlar yapmışlardır. Yapılan sunumlarda, sivil toplum örgütlerinin, iç faaliyetlerinde, kamu kuruluşlarıyla, yine halkla, hedef kitleleriyle kurdukları ilişkilerde yaşadıkları sorunlar ve bunların olası çözüm yöntemleri konusunda çeşitli düşünceler dile getirilmiştir. Yaşanan sorunlar karşısında bölge ölçeğinde sivil toplum örgütleri arasındaki işbirliği arayışına dair olası çözüm önerileri sunulmuştur.
Yapılan tartışmalarda bölgemizde 1990 sonrası gelişen sivil toplum örgütlerinin, Türkiye’de Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı, 15 yıl süren çatışmalı ortamın yarattığı tahribatlar ve yaşanan dramlar sonucu gelişen çeşitli arayışların bir sonucu olarak ortaya çıktığı tespiti yapılmıştır. Seçim ve siyasi partiler yasasından kaynaklı bölge halkının temsil sorununun sivil toplum örgütlerine bir siyasal temsil yükümlülüğü getirdiği öne çıkan bir diğer önemli husus olmuştur. Bölgedeki sivil toplum örgütlerinin en önemli sorunlarından biri de devletin sivil toplum örgütlerine önyargılı bakış açısı ve onlarla işbirliğinden uzak tutumudur. Sivil toplum örgütlerinin kendilerini ciddi bir biçimde gözden geçirmeleri ve çağdaş sivil örgütlenme anlayışına uygun bir yapılanmayı hedef almaları gerekliliği Sempozyumda yapılan bir diğer önemli tespit olmuştur. Sivil toplum örgütlerinin, örgüt içi demokrasi ve katılım sorununu öncelikli olarak ele almaları ve çözmeleri gerekmektedir.
Tespit edilen bir diğer önemli sorun, bölgede faaliyet yürüten sivil toplum örgütleri arasında iletişimin ve dayanışmanın zayıflığı olmuştur. Bu bağlamda oluşturulan bazı platformlar önemli bir adım olmakla birlikte yetersizdir. Her sivil toplum örgütünün kendi alanında faaliyetlerini güçlendirmesi ve etkinleştirmesi, oluşturulan birlikteliklerin, dayanışmanın daha bir anlam kazanmasını ve etkinleşmesini sağlayacaktır.
ÇIKARKEN
Her başlangıç bir umuttur. Umudu çoğaltmak istiyoruz.
Yayın hayatına yeni bir dergi başlıyor. Toplum ve Hukuk dergisi. Dergiyi bir vakıf çıkarıyor; Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı. Vakfın kısa bir tanıtımını ileriki sayfalarda, vakıf başkanının kaleminden okuyacaksınız.
Derginin yayın politikası ve amacı vakfın amaçlarına paralel olacaktır. Vakfın amacı, vakıf senedimizde belirtildiği üzere; insanlık tarihinin kazanımları ışığında, demokratik ve evrensel hukuk ilkelerinin, toplum ve devlet yaşamının her alanında benimsenmesi, uygulanması ve yerleşmesi; baskıdan arındırılmış, demokratik, katılımcı ve özgürlükçü bir hukuk anlayışına ulaşılması için bireysel, toplumsal, ekonomik, kültürel ve ulusal gelişmenin önündeki engellerin kaldırılması; cinsler arasındaki ayrımcılığın son bulması, çocuğun ve doğanın korunması, insan onurunun yüceltilmesi amaçlarını güder.
Dergi, vakıf kurucularının kuruluş felsefesine ve orjinine sadık kalarak evrenseli yakalamaya çalışacaktır.
Asıl olarak, vakıf üyelerinin katkı ve çabalarıyla ayakta kalmayı hedefleyen dergi, vakıf üyesi olmayan avukatların, hakim ve savcıların, hukukçu ve bilim insan¬larının da görüşlerine açık olacaktır. Yine, üyelerimizde yazılı bir kültürün oluşumuna katkı sunmak temel amaçlarımızdandır.
Üç aylık periyodlar şeklinde yayınlanacak olan derginin ilk sayısı serbest yazılardan oluşmakla birlikte, bundan sonraki sayıları ‘dosya’ şeklinde çıkarmayı planlıyoruz.
Hukuk Servisi tarafından hazırlanan ‘son anayasa değişiklikleri’ ek olarak verilmiştir.
Eleştiri, öneri ve gelecek sayılarda yayınlanmasını istediğiniz makaleleri toplumvehukuk@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz.
Dergimizin bu ilk sayısını faili meçhul bir cinayete kurban giden vakfımızın kurucu üyesi Av. Medet Serhat’a ithaf ediyoruz.
Yeni sayılarda buluşmak umuduyla….
Toplum ve Hukuk Dergisi’nin dördüncü sayısıyla buluşmanın mutluluğunu sizinle yaşarken, dergimizin bu sayısında yer alan önemli ve çarpıcı konuların ilginizi çekeceğini umuyoruz.
Dergimizin bu sayısında, İstanbul Barosu seçimlerine Çağdaş Avukatlar Gru¬bu adına adaylığını açıklayan Ercan Kanar, Mert Er Karagülle ve İsmail Hak¬kı Karaca’nın baroyla ilgili yazılarında, hedef ve planlarını bulacaksınız.
Dergide, ayrıca dünya ve Türkiye gündeminde sürekli önemini koruyan gün¬cel konular hakkında analizler yer almaktadır.
İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. M. Semih Gemalmaz, “Şili’de İnsan Hakları” başlıklı yazısında, Şili’nin sosyal ve siyasal tarihini ir¬delerken, Allende’ye karşı yapılan askeri darbenin toplumda yarattığı kaos ve dramı anlatmaktadır. Yazıda, Şili’nin siyasi tarihinde yer alan bu karanlık say¬fanın, Türkiye ile olan benzerlikleri vurgulanmaktadır.
Doktor Veysi Ülgen, işkence mağdurlarına nasıl davranılması gerektiği üze¬rinde durmaktadır. “İşkence Kurbanları ile İlk Karşılaşma” başlıklı yazısında, işkence mağduru ile ilk karşılaşmada yapılacak davranışın, tedavinin devamı için önemi anlatılmaktadır.
Avukat Yusuf Alataş, TBMM’nin olağanüstü olarak toplanıp, yasallaştırdığı “AB Uyum Yasaları”nın Türk hukuk sistemini nasıl etkilemesi gerektiğini bir hukukçu gözüyle değerlendirmektedir. Alataş, AİHM’in verdiği kararların, Türkiye hukuk sisteminde işletilmemesinin sorun olacağına işaret etmektedir.
Kürt İnsan Hakları Projesi Direktörü Kerim Yıldız ile Avukat Derya Bayır or¬tak yazılarında, AİHM’in kapatılan Demokrasi Partisi (DEP) ile ilgili kararı¬nın önemini geniş bir şekilde işlemektedir. Parti kapatmada rekora giden Tür¬kiye aleyhine AİHM’e götürülen 5 parti kapatma davası incelenmektedir. Ya¬zıda, demokrasi ve hoşgörü kültürünün toplumda yaygınlaşması açısından AİHM’in DEP kararı irdelenmektedir.
IMF, Dünya Bankası’nm hukuk üzerindeki tahakümünü materyalist bir bakış açısıyla değerlendiren Oya Ersoy Ataman, “Hukuk, o çağa hakim olan ekono-
mik yaşamın gereklerine göre ve iktidarı elde tutan egemen sınıfın tercihleri¬ne göre var olur. Bu hukuku; ister yargıçlar, ister büyücüler, isterse rahipler uygulasın; öz, madde ve amaç aynıdır.” diyerek yeni dünya düzeninin hukuka bakış açısına dikkat çekmektedir.
Ayrıca, insanlık tarihinde her zaman var olan ve bir çok toplumsal olayın ne¬deni bazen de sonucu olan göç olayı, iki yazıyla ele alınmaktadır, ilk yazıda, Ayşe Akkaya, mülteci kadınların yaşadıkları trajediyi anlatırken, dünya ve böl¬gesel savaşları, iç savaşlar, baskıcı ve anti-demokratik uygulamalar ve açlık gi¬bi nedenlerle yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalan mültecilerin, hu¬kuki statüsüne ilişkin gelişmeler üzerinde durmaktadır.
Güven Özata ise, göçün tarihsel süreci hakkında bilgi verirken, insanlık tarihine yön veren dinsel ve toplumsal olaylarda göçün önemini vurgulamak¬tadır. İnsan hakları paralelinde göçün anlatıldığı yazıda, Türkiye’de göç hak¬kında yapılan araştırmalara yer verilmektedir.
Çağdaş dünyada artık yeri olmayan idam cezasının TBMM tarafından kal¬dırılarak yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının getirilmesini irdeleyen avukat Ali Rıza Dizdar, müebbet hapis cezasının yasalardaki yeri nedir? sorusuna cevap aramaktadır.
Bir sonraki dergide buluşmak üzere sevgi ve saygıyla…
Elinizde bulunan Toplum ve Hukuk Dergisi’nin beşinci sayısıyla bir yılı geride bıraktık. Geçen dört sayıda Türkiye’nin gündeminde önemli bir yer tutan yasal değişiklikleri hukuk perspektifinde değerlendirmeye çalıştık. İşkence, İdam Cezası, Mülteci Hukuku, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Avrupa Birliği gibi Türkiye’yi yakından ilgilendiren konulara ışık tutacak yazılara sayfalarımızda yer verdik.
Bunun yanında, TOHAV’ın faaliyet alanına giren “Travma sonrası stres bozukluğu”, “İşkence kurbanları ile ilk karşılaşma” gibi konuların uzmanlarca kaleme alınması oldukça olumlu tepki aldı. Bu olumlu tepkiler, bu tür yazıların bundan sonraki sayılarda da yer alması konusunda bizi cesaretlendirdi.
“Toplum ve Hukuk “a yazılarıyla katkı sunanların yelpazesini de olabildiğince geniş tutmayı hedefledik. Sayfalarımızda kimi zaman bir akademisyenin, kimi zaman bir baro başkanının, kimi zaman da mesleğe yeni başlayan bir avukatın yazıları yer aldı.
Her sayımızda Türkiye’nin önemli sorunlarını hukuki bir çerçevede değerlendirmeye çalışmaktan taviz vermemeye gayret ettik.
Dergi hazırlık aşamalarında zaman zaman karşılaştığımız bazı sıkıntılar ve sorunlar da oldu. Ancak, örneğin; böyle bir dergiye yazılarıyla önemli katkı yapabilecek avukat arkadaşların “zamanımız yok” gerekçesini mazeret saymadık. Çünkü hukukla ilgilenen herkesin mutlaka yazabileceği şeyler olduğuna inandık ve sayfalarımızı herkese açtık. Bu nedenle bazen bir yazı için “ısrarcı” olmaktan da çekinmedik.
Bu arada, ulaşamadığımız ama yazan veya yazabilecek tüm meslektaşlarımıza ve okurlarımıza, kendilerine ulaşmamızı beklemeden bize ulaşabileceklerini bir kez daha tekrarlamak istiyoruz.
İkinci yılımızın ilk sayısında yine önemli konulara yer vermeye çalıştık. Dünyada ve Türkiye’de güncelliğini kaybetmeyen, veya gündeme yeni giren birçok sorun, akademisyen ve hukukçuların bakışıyla değerlendiriliyor.
Derginin bu sayısında Ankara Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olan Vahap
Coşkun, insan hakları kavramını, Sofist Düşünce, Sokrates, Platon ve
Aristoteles ekseninde tarihsel gelişimini anlatarak, bugünün dünyasında insan
haklarını referans noktası olarak almayan hiçbir bir önerinin ciddiye alınma
şansının olmadığını vurgulamaktadır.
Hakan Karakaş, ABD’nin Irak’a yapacağı saldırıyı uluslararası hukukta
meşrulaştırmanın arka planım;
Filiz Kerestecioğlu, erkek egemen bakış açısını ifade eden 4320 Sayılı Ailenin
Korunmasına Dair Kanunu;
Meral Danış Beştaş, Uluslararası Sözleşmelerde Kadının İnsan Hakları,
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini;
Halit Bostancı, 4771 Sayılı Yasa’nın ölüm cezasını tamamen değil, sınırlı bir
çerçevede “asma”yi kaldırdığını;
Hasip Kaplan, her ülkenin kendi siyasi çıkarları doğrultusunda ” terör”ü
tanımladığını;
Sedat Yurttaş, Türkiye’nin “Kuvvetler Ayrılığı” ile değil “Kuvvetler
Birliği “yle yöneltildiğini;
Hasan Kemal Elban, Mülteci Sorunu’nun çözümüyle ilgili son 60 yılda
kötüleşen bir seyir izlendiğini ve bunun devam edeceğini;
Güven Özata, vatadaşlık kavramının çıkışını, evrensel tanımını ve Türkiye’de
bunun üzerinde yapılan tartışmaları;
Gülizar Tuncer, örnek olay ve davalarla Türkiye’de işkence gerçeğini;
İbrahim Mayda, ölüm oruçlarında ortaya çıkan Wernick-Korsakoff hastalığını
ve rehabilitasyonunu;
Evin Bağdu, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yapısını, görevini ve
yargılama usullerini anlatmaktadır.
Son olarak AİHM’in önemli bulduğumuz iki kararını Av. Serkan Cengiz’in çevrisiyle yayınlıyoruz. Bundan sonraki sayılarımızda da bazı önemli kararları tam metniyle yayınlamayı düşünüyoruz.
Ayrıca sizlere yeni açılan internet sitemizin adresini vermek istiyoruz. Adresimiz: www. tohav.org
Sitemizle ilgili görüş, eleştiri ve önerlerinizi bekliyoruz.
Şimdiye kadar çıkardığımız dergilerde emeği geçen herkese buradan teşekkür ediyoruz. Bir sonraki dergimizde buluşmak üzere, sevgi ve saygıyla…
Toplum ve Hukuk Dergisi’nin altıncı sayısıyla sizinle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ülke gündeminde önemli yer tutan konularla birlikte faydalı olacağı¬nı düşündüğümüz iki AİHM kararına da bu sayımızda yer verdik. Sizleri mem¬nun edeceğini umuyoruz.
Dergimizin bu sayısında AİHM’in 15 yıllık Türkiye bilançosu, Av. Hasip Kaplan tarafından değerlendirilmiştir. İstatistik bilgilerin de yer aldığı bu yazıda, önem¬li ve dikkat çekici tespitler bulacaksınız.
AİHM kararlarının verilmesinden sonraki kararların icrası ve denetlenmesi süre¬ci, Av. Serkan Cengiz’in yazısında yer almaktadır. AİHM kararlarının icrasının sadece tazminat ödenmesi ile sınırlı olmadığı için, AİHM kararlarının, tazminat ödenmesi ile birlikte bunun dışında kalan boyutunun hükümetler tarafından na¬sıl icra edildiği ve bunun hangi mekanizmalar tarafından ve ne şekilde denetlen¬diği bu yazıda görülecektir.
Ülke gündeminde önemli yer tutan işkence olgusu gibi, işkencenin tespiti de önemli ve üzerinde durulması gereken bir meseledir. İşkencenin tespiti bakımın¬dan, Birleşmiş Milletler belgesi niteliğinde olan “İstanbul Protokolü” önemli bir belgedir. Av. Halim Yılmaz’ın “İşkencenin Tespiti Sorunu ve İstanbul Protoko¬lü” isimli yazısında işkencenin tespiti sorunu ve “İstanbul Protokolü” ile ilgili bilgilendirmeler yapılmıştır. Ayrıca yazının ekinde ulusal ve uluslararası mevzuat¬ta işkence ile ilgili hükümler ve “İstanbul Protokolü”nden bir bölüm yer almak¬tadır.
Dergide, Eşitlik ve Ayrımcılık Yasağı ilkesi çerçevesinde azınlıkların korunması meselesi Av. Fethiye Çetin tarafından kaleme alınmıştır.
Aile Mahkemelerinin Kurulması, Görev ve Yargılama Usullerine dair kanun, eleş¬tirel bir bakışla Av. Ayten Ağardemir tarafından değerlendirilmiştir. Yazıda, ka¬nundaki eksiklikler ile birlikte kanunun, kadının aile içi şiddete ve istismara kar-
şı korumaya yönelik ihtiyaçları ne kadar karşılayıp karşılayamayacağı tespit edil¬meye çalışılmıştır. Ayrıca yazının ekinde, Aile Mahkemelerinin Kurulması, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un tam metni yer almaktadır.
4793 sayılı yasa ile HUMK ve CUMK’ta yapılan düzenlemenin İYUK’ta yapıl¬mamasının nedeni Av. Çetin Yüksel’in yazısında sorgulanmaktadır. 4793 sayılı yasa ile HUMK ve CMUK’ta yapılan düzenlemeler sonucu, Hukuk ve Ceza Yar¬gılamasında AİHM kararları nedeniyle yeniden yargılama yolu açılmıştır. İdari Yargı’da böyle bir düzenlemeye gidilmemiş olması, sorgulanması ve üzerinde durulması gereken bir meseledir. Bu yönüyle Av. Çetin Yüksel’in tespiti önemli¬dir.
Dergide ayrıca faydalı olacağını düşündüğümüz iki AİHM kararı yer almaktadır. Bir sonraki sayıda buluşmak dileğiyle…
Kuruluşundan beri önemli çalışmalara imza atan ve coğrafyamızın önde gelen sivil toplumları arasında kendine haklı bir yer edinen Vakfımız, bir süreden beridir çıkarmakta olduğu Toplum ve Hukuk dergisi ile alanındaki bir boşluğu doldurma çabasındadır. Elinizde tuttuğunuz 7. sayısı ile birlikte Türkiye süreli yayıncılığın ciddi handikaplarından biri olan istikrar¬sızlık kuşkularım geride bırakmanın haklı gururunu siz yazar ve okurları¬mızla paylaşırken önümüzdeki sayılarda daha iyi ve kaliteli dosya konula¬rıyla içeriğimizde de niteliksel sıçramalar yapacağımızın eş sorumluluğunu sizinle paylaşma niyetinde olduğumuzu belirtmek durumundayız. Yeni ufuklar ve yeni hedefler için derginin görsel kimliğini değiştirme ihtiyacı¬nı nihayet bu sayıda hayata geçirdik.
Gelecek sayımızda Türkiye’de ki azınlıkları içerecek bir dosya ile karşınıza çıkmayı planlıyoruz. Bu ve benzeri çalışmalar için iddialı yayın ilkemizi siz¬lerin katkılarıyla daha da derinleştirmek niyetindeyiz.
Bu sayımızda, her zaman olduğu gibi hukuk tarihi ve teorisinden güncel hak ihlallerine kadar geniş bir yelpazede makaleler bulacaksınız: ‘Doğal Hukuk Düşüncesinin Tarihi Gelişimi’ adlı incelemenin yambaşına huku¬kun özel bir alanındaki tarihsel gelişmesini inceleyen ‘Geçmişten Günü¬müze Genel Af ve Benzeri Kurumların Uygulanışı’nı adlı makaleyi yerleş¬tirdik. Bu sayımızda Türk Ceza Yasası üzerine iki ayrı makale bulacaksınız. Cumhuriyet’in ezelinden beri gündem de olan Kendi Kaderini Tayin Hakkı ile ilgili yeni teorik açılımlara yer veren bir çalışmanın yaşanan sü¬rece kendi köşesinden iyi bir ışık tutacağına inanıyoruz. Vakfımızın çalış¬ma alanlarındaki pratik deneyimleri teorik bir çerçeve ile şekilendirilen ‘İş¬kence Terapisi ve Paramedikal Yardım’ herkesin yakın ilgisini çekecektir. Hukuka en çok ihtiyaç duyan coğrafyadan, Tunceli’den gelen haber-yo-rum ilginizi çekecek edebilikte. Hemen her sayımızda olduğu gibi bu sa¬yımızda da AİHM’in Türkiye ile ilgili kararlarından birine yer vereceğiz. Son olarak BM/İnsan Haklan Komitesi’nin Azınlık Haklan ile ilgili 2 kararı ve 1 genel yorumunu size sunuyoruz.
Bildiğiniz gibi Vakfımız üye aidatları ve bağışlarla ayakta kalmaya çalış¬maktadır. Bu nedenle, Vakfımıza yapacağınız maddi katkılar için künyeye banka hesap numaramızı tekrar yerleştirdik. .’■■Dikkatinizi çekmiştir. Gereken duyarlığı göstereceğinizi biliyoruz.
Bir sonraki sayıda buluşmak dileğiyle…
Toplum ve Hukuk dergisinin 8. sayısında tekrar merhaba… Öncelikle teknik nedenlerle dergimiz biraz gecikmeli çıkıyor. Okuyucularımızdan bu özrümüzü ka¬bul etmelerini dilemekten başka yapacak bir şey yok.
Vakıf olarak, kurucularımızdan Av.Medet Serhat adına kütüphane oluşturduk. Avukat ve öğrenciler kütüphanemizden yararlanabilirler. Ayrıca kütüphanede sü¬rekli internet bağlantısı oluşturduk. Vakıf bünyesinde “Hukukçulara Yönelik Mes¬leki Eğitim Programı” sürdürmekteyiz. Hukuk Fakültesi öğrencileri ile “Hukuk Kliniği” oluşturduk, Arkadaşlarımızı mesleğe hazırlama ve mesleki beceri kazan¬dırmaya çalışıyoruz. Kütüphaneye kitap ve süreli yayınlar bağışı bekliyoruz.
Bu sayıda azınlık sorunsalı ışığında Azınlıklar dosyasını hazırladık. Özellikle Avrupa Birliği Uyum yasaları ışığında yapılan mevzuat değişiklikleri sonucunda Demokratikleşme üst başlığı altında azınlık sorunu yeniden gündemimize yerleş¬miş bulunmaktadır. Bu sorunsalın hukuki ve siyasi çerçevesinin halen net bir şe¬kilde çizilemediğini belirtmek gerekiyor. Dosyada bulunan yazıların bu sorunlara ve tartışmalara farklı perspektifler kazandırabileceğini düşünmekteyiz.
Bu sayıdaki ilk yazımıza Doç. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem’in Türkiye’de devlet-üniversite ilişkisinin tarihsel ve siyasal analizini içeren bir makalesi ile başlamak¬tayız. Ardından Hukuk, Demokrasi ve Sivil Toplum konusunda Vakfımızın Başka¬nı Av. Şehnaz Turan’ın değerlendirmelerini içeren bir makale bulacaksınız. Diyar¬bakır Barosu Başkanı Av. Sezgin Tanrıkulu, bize “Yargı Reformu’nda kaldırılma¬sının gündeme getirilmesinin gerektiğini dile getirdiği ‘İstisnai Mahkemeleri ve tarihçesini yazdı.
Azınlık Dosyasında ise Prof. Baskın Oran’m “Demokrasiden Korkulmaz” adlı makalesini, Av. Tarık Ziya Ekinci’nin Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı eleştirisini de içeren “Türkiye’de Azınlık sorunu, Kürtler ve Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi” başlıklı makalesini, Batman Barosu Üyesi Av. Sabih Ataç’ın “Sayı ve Şanstaki azınlık sorunu” başlıklı makalesini, Azınlık kavramının ve terminolojisi¬nin tanıtıldığı yine uluslararası mevzuattaki yerinin tespitini de içeren Fransa’daki Encylopedia Universale’dan alınan “Azınlık Hakları” başlıklı yazıyı, Elif Özer-man’ın Avrupa’daki azınlıkların dilsel haklarının genel bir çerçevesini sunduğu “Avrupa’da Dil Haklan” başlıklı yazısını, Av. Halim Yılmaz ve Anna Oprişan’ın birlikte hazırladığı Türkiye’de yaşayan Romanların sosyal ve hukuki durumlarını inceleyen yazısını bulacaksınız.
Yine geçen sayımızda yer verdiğimiz BM İnsan Hakları Komitesi’nin Azınlık Hak¬ları ile ilgili kararlarına devamla bu sayımızda farklı bir yorumu size sunuyoruz:
Bir gelenek haline getirdiğimiz AİHM Kararlan’nda bu sayımızda “avukatların telefon konuşmalarının dinlenmesine ilişkin bir AİHM Kararını sunuyoruz.
Son olarak Ağrı Barosu Başkanı Av. Eyüp Duman’m Ağrı’nın ve Ağrı Baro-su’nun tanıtımını içeren bir yazısı ile bitiriyoruz. Bir sonraki sayımızda yine karşı¬nızda olacağız.
9. sayıda buluşmak dileğiyle
Dergimizin 9. sayısında sizlerle yeniden buluşmak bize mutluluk veriyor. Bu sayıda da yer alan yazıların ilginizi çekmesini diliyor, bekliyoruz. Derginin bu sayısı yerel seçimler sürecinde hazırlandı. Dolayısıyla gündemi bir parça sizlerle tartışabilmek amacıyla yerel yönetimler konulu iki yazı hazırladık: İlk yazımız, Av. Mehmet Ali Kahraman tarafından “Özerk Yerel Yönetimler ve Türkiye” başlığıyla hazırlandı. Özellikle Kamu Yönetimi Yasa Tasarısı’nın da tartışılmaya devam edildiği bir süreçte bu yazıda, Yerel Yönetim konusuna kavramsal bir bakışı ve Türkiye’deki yerel yönetimlerin özerkliği sorunsalının genel bir tarihçesini bulacaksınız. Yine “Yerel Yönetimlere Bakış” başlıklı yazıda Tüm-Bel Sen Genel Sekreteri Hüseyin Ayyıldız’ın Kamu Yönetimi Yasa Tasarısı değerlendirmesindeki eleştirel yaklaşımını görebilirsiniz. Doç. Dr. Ahmet Özer, “Demokrasi, İnsan Hakları ve AB Üçgeninde Türkiye” başlıklı yazısıyla AB’ye katılımın ekonomik ve siyasi kriterlerleri ve Türkiye’nin Batılılaşma serüvenini değerlendiriyor. Bu yazının da ilginizi çekeceğini umuyoruz. Bir başka Kanun Tasarısı değerlendirmesi de Av. Ayten Ağırdemir tarafından yapıldı. Ağırdemir, Türk Ceza Kanunu Tasarısı’nda yer alan “Kadına Yönelik Cinsel Suçlar”ı değerlendirdi. Bu yazıda tasarının eleştirisini ve alternetif çözüm önerilerini de bulacaksınız. Av. Erdal Doğan ise “Çapraz Sorgu”nun tarihi gelişimini ve Türkiye uygulamasını yazdı. Yazının sonunda ise “Çapraz Sorgu”nun başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için bir takım öneriler bulacaksınız. Av. Ali Pehlivan’ın yazısında, güncelliğini koruyan bir sorunun, “Mültecilik ve İltica Hakkı”nın, kavramasal ve tarihsel bir incelemesini; bu konuyu düzenleyen uluslararası belgelerin, uygulanışının ve Türkiye’deki durumun bir analizini bulacaksınız. Av. Sedat Yurttaş, “Mayın ve Serbest Patlayıcılar” ile ilgili yürüttükleri proje faaliyetlerini ve çalışmalarını yazdı. Hemen söyleyelim, 22-23 Mayıs 2004’te uluslararası konferans düzenleyecekler. Bu bilgiyi de ilginize sunuyoruz. İHD Genel Başkan Yrd. Av. Reyhan Yalçındağ’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Hükümet’in mahkum edildiği, dergimizin 73. sayfasında yer alan, Ayder vd/Türkiye davası (Lice) kararın çevirisi ile ilgili bir yorum yazısını bulacaksınız. Dava, İHD Diyarbakır Şubesi Hukuk Departmanı tarafından AİHM’e taşınmıştı. Bu kararın, özellikle yakın geçmiş dönemdeki çatışmalı ortam ile ilgili hafızalarımızı tazelemesi ve Lice olaylarındaki sorumluluğun tespiti bakımından ilginize sunuyoruz. Van Bölge Barosu Başkanı Av. Ayhan Çabuk ise bize Van’ı ve Barosu’nu tanıtıyor. Son olarak da iki AİHM kararının çevirisini bulacaksınız: Ayder ve Diğerleri / Türkiye Davası, Kalaşnikof / Rusya Davası Bir sonraki sayımızda buluşmak dileğiyle.. 10. sayıda sizlerle yeniden buluşmanın mutluluğuyla merhaba.
Dergimizin yeni sayısını yayına hazırlarken iki önemli gelişme yaşandı: TRT’de aralarında Kürtçe’nin de bulunduğu Türkçe dışındaki dillerde yayının başlaması ve Demokrasi Partisi Milletvekillerinin gecikmiş de olsa özgürlüklerine kavuşmaları. Bilindiği üzere Türkiye’de 3 milyonu aşkın bir iç göç hareketi yaşandı. Türkiye, Katılım Ortaklığı Belgesi çerçevesinde hazırladığı ulusal programda Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması’na yönelik düzenleme yapacağını taahhüt etmişti. Buna bağlı olarak bir yasa tasarısı hazırlandı. İlk yazımıza Av. Bülent Aşa’nın, bu tasarıyla ilgili değerlendirme ve eleştirilerini içeren yazısıyla başlıyoruz. Irak’ta yaşanan gelişmeleri hep birlikte izliyoruz. Kurulması tasarlanan yeni düzen bütün yönleriyle ortaya çıkabilmiş değil. Bu yeni düzenin halkların özgürlüğü açısından ne getireceği konusu ise hala bir soru işareti. Irak Devleti’nin yeniden yapılanmasına yönelik Irak Federal Cumhuriyeti Anayasası ve Kürt Federe Anayasası’yla ilgili görüş ve değerlendirmeleri Şerafettin Elçi’den aldık. Kıbrıs sorununda ise ilk defa çözüme bu kadar yaklaşıldığı bir dönem yaşadık. Ne var ki Annan Planı Rum Kesimi tarafından halkoylamasıyla kabul görmeyince, Kıbrıs sorun olarak kalmaya devam etti. Fakat şekil değiştirerek: Rum kesimi artık Avrupa Birliği Üyesi. Peki, ama Kıbrıs sorunu tam olarak nasıl oluştu ve nasıl bir seyir izledi? Bu konu ile ilgili değerlendirme ve tarihsel arka planın yer aldığı Av.Cem Sofuoğlu’nun yazısını ilginize sunuyoruz. İşkence ve kötü muamele Türkiye’nin hala malum sorunlarından. Ve biz biliyoruz ki bu suçun faillerinin tespiti ve yargılanıp cezalandırılmaları noktasında kat edeceğimiz bir yol var. Buna yönelik olarak ceza mekanizmasının dışında farklı bir mekanizmanın, disiplin mekanizmasının, etkin işletilmesi hususunda Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı’nın hazırladığı kısa raporu ilginize sunuyoruz. Buna yönelik bir diğer yazıyı ise Av.Yaşar Karatepe hazırladı: Askeri Disiplin Cezası Olarak Oda Hapsi ve Engel -Hollanda Kararı. Av. Ayşe Bingöl, “Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri ve Uyum Süreci” başlıklı yazısıyla sürecin kapsamlı denilebilecek bir analizini yaptı. Adaylık süreci ve uyum paketleri nasıl bir değişim-dönüşüm izleğini takip ediyor? Ulusal programlar ve Katılım Ortaklığı belgesi neleri içermekteydi? Bütünlüklü bir değerlendirme içeren bu yazının bu sorulara cevap olabileceği düşüncesindeyiz. Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı 19-20 Haziran’da “Azınlık Dillerinin Kullanımına Yönelik Hukuki Destek Eğitimi” seminerini düzenliyor. Seminer, avukatlara, dil kurslarına ve medya temsilcilerine verilecek. Bu seminerin biraz daha ayrıntılı bir tanıtımını ve konu başlıklarını içeren bir yazıyı da ilginize sunuyoruz. Yakın tarihimizde yüzlerce insan ölüm oruçlarından hayatını kaybetti. Birçok insan ise ağır hastalıklara yakalandı, yakalanıyor. Bu konudaki toplumsal duyarlılık düzeyi ise malum. Dr. Veysi Ülgen, durumu özetler bir başlıkla bu sorunu yeniden gündemimize taşıyor: “Toplumsal Unutkanlığımız ve Wernike Korsakoff Hastalığı” Baro tanıtımları bölümünde ise Şanlıurfa Barosu’nu tanıtıyoruz. Baronun Genel Sekreteri Av. Yahya Demirkol bize Barolarını ve çalışmalarını tanıttı. Son olarak iki Uluslararası karara yer veriyoruz: İlki Lübnan’da, Sabra ve Şatila’da meydana gelen mülteci katliamına yönelik Belçika’da Ariel Sharon’a karşı yapılan şikâyet başvurusu. Dava Belçika’nın 1948 tarihli konvansiyondan ve evrensel hukukun emredici kurallarından kaynaklanan yetkisine dayanılarak görüldü. İkinci kararımız ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen 25 Eylül 2003 tarihli Vasileva /Danimarka kararı. Bir sonraki sayımızda buluşma dileğimizi tekrarlıyoruz.
Text